Hukuksal Makaleler

İhtiyati Hacizde Yetkili İcra Dairesi

“İhtiyati hacizde yetkili icra dairesi” başlıklı bu yazımızda, ihtiyati haciz kararının infazında yetkili icra dairesi ve ihtiyati haciz kararından sonraki icra işlemlerinde yetki sorunu üzerinde duracağız.

Konu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2013/12-476 K. 2014/5 T. 15.1.2014 sayılı kararına konu olmuştur ve bu yazıda, bu karardan yararlanılacaktır. Yazının sonunda bu konuda içtihat değişikliğine giden 12. Hukuk Dairesi’nin kararının içtihat değişikliği ile ilgili kısmına yer verilecektir.

Bilindiği üzere icra takiplerinde yetki belirlemesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 50. maddesi ve HMK m. 447 gereğince HMK hükümlerine göre yapılır.

İhtiyati haciz kararlarının infazında, HUMK’da bulunan 12. maddeye HMK da yer verilmemiştir.

HUMK m. 12: “Haczi ihtiyatiden sonra haciz kararının müstenidi olan alacak dâvası haciz kararını veren mahkemede de ikame olunabilir.”

Bu hükümde ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği belirtilmiş iken, 6100 sayılı HMK’da böyle bir hüküm bulunmaz. Dolayısıyla, güncel usul hukukunda -HUMK’u yürürlükten kaldıran HMK 435 gereğince- artık HUMK’nın 12. maddesi ile düzenlenen yetki belirlemesi uygulanamaz.

Doktrinde de aynı görüş dile getirilmiştir:

“01.10.2011 tarihinden sonra, eğer ihtiyati haciz kararını veren mahkeme HMK m.5-18 hükümlerine göre yetkili değil (yetkisiz bir mahkeme) ise, bu (yetkisiz) mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi, ihtiyati hacizden sonra yapılacak icra takipleri için yetkili değildir. Çünkü, eski HUMK 12. madde hükmü, yeni HMK’na alınmamıştır” (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. baskı, Ankara 2013, s.179).

HGK, bu hususu şu ifadelerle özetler:

Eş söyleyişle, İİK’nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 12. maddesinin karşılığı (HMK’nın 447/2. maddesi atfıyla) 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir.

Bu noktada İcra ve İflas Kanunu’nun 261. maddesine de değinilmelidir:

İhtiyati haciz kararının icrası :

Madde 261 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/101 md.)

Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.

İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir.

(Ek son fıkra: 17/7/2003-4949/61 md.) İhtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır.

Hukuk Genel Kurulu, özü itibariyle yukarıdaki açıklamaları yaptıktan sonra, bu sorun hakkında şu sonuca varmıştır:

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce İİK’nun 261. maddesi hükmü uyarınca ihtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinin de takipte yetkili olduğunu, bu yasa hükmünün İİK’nun 264. maddesi ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini, icra takibinin ihtiyati haciz kararının infazının devamı niteliğinde olduğunu, ihtiyati haczin bir yerde, icra takibinin ise bir başka yerde yapılmasının infazda ve usul uygulamasında sorunlara neden olacağını, asıl takip ile ihtiyati haczin ayrılmamasının gerektiğini ileri sürmüşler ise de, çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmemiş ve İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediğine, icra dairesinin icra takibi yönünden de yetkili olmasını gerektirecek bir hüküm içermediği için icra dairesinin yetkisinde İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanmasının gerektiğine karar verilmiştir.

Özetle, ihtiyati haciz kararının infazında, kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesi yetkilidir. Bu icra dairesi, icra takibi yönünden de yetkili değildir. İcra takibinin yetkisinde HMK’daki genel yetki kuralları uygulanacaktır.

Hukuk Genel Kurulu’nun bu içtihadı doğrultusunda içtihat değişikliğine giden Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, bu hususu Esas No:2014/20666 Karar No:2014/27572 sayılı kararında aşağıdaki şekilde hükme bağlamıştır:

Dairemiz; ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yerin yargı çevresindeki icra dairesinde takip yapılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı görüşünde iken, HGK’nun 15.01.2014 tarih ve 2013/12-476 Esas 2014/5 Karar sayılı kararı doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek İİK’nun 261. maddesinin ihtiyati haciz kararının infaz edilmesi gereken yeri belirlediği, icra takibi yönünden icra dairesinin yetkisinin anılan maddede belirlenmediği, yetki konusunda İİK’nun 50. maddesi atfı ile HMK’nın genel yetki kurallarının uygulanması gerektiği yönündeki görüş benimsenmiştir.

Hapis Hakkı Uygulaması (İİK. m.270 ve BK. 267 kapsamında)

Taşınmazların tahliyesi, sorunlu kiracının çıkarılması, kira alacağının tahsili veya güvenceye alınması İcra ve İflas Sistematiği içerisinde uygulamada en çok sorun oluşturan kalemlerdendir. Kira takibi yapmadan evvel veya yaptıktan sonra kiralanan taşınmazdaki menkul mallar için hapis hakkı kullanabilir ve bunun için rehin takibi başlatabilirsiniz.

Tahliye edeceğiniz taşınmaz için hapis hakkının uygulanmaya başlaması kötü niyetli kiracının “çözülmesi” başlattığınız krizi yine alacaklı olarak sizin yönetmeniz için önemli bir adım olmakla birlikte tahliye davasına gerek kalmadan dosyaların çözümüne fiili katkısı azımsanmayacak kadar önemlidir.

Bu uygulamanın en güzel özelliği uygulama için herhangi bir bildirimde bulunmanıza dava açmanıza ihtar çekmenize gerek yoktur. Talep açar gidersiniz. İlk şoku iyi kullanabilirseniz uzlaşma ve tahsilat boyutuda kuvvetlenir.

Kaynağını İİK. 270. m. ve BK. 267, 269, 281. maddeden alan hapis hakkının uygulanmasını en rahat “icra müdürlüklerinden” isteyebilirsiniz. Kanunda uygulamaya yetkili organları da bu iş için kullanabilirsiniz. İcra dairesi için kullanmakta olduğum talep örneği aşağıdadır.

Saygılarımla.

 

AKSARAY …. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNE
 
 
TALEP EDEN          : …
                                
ADRESİ                   : …
VEKİLİ                    : Av. Derviş Ali ERKOL
                                    Meydan Mah. 951.Sk. No:8/A  Merkez/AKSARAY
KARŞI TARAF        : …
                                   
ADRES                     :
 
KONU                      : Hapis Hakkı İçin Defter Tutulması İstemimizden İbarettir.
 
AÇIKLAMALAR      :
 
1-) Müvekkil … adresinde muhkim dükkanı/meskeni kiraya vermiştir. Aylık ..-TL. Yıllık…-TL. kira alacağı sözkonusudur. İş bu kira alacağının …-TL.si muaccel, kalan … TL.si ise müeccel durumdadır.
2-) Ancak kiracı kira bedelini ödememiştir. Kira alacağının tahsil imkanı ise borçlunun haczi kabil malları ile mümkündür. Kira takibi yapılması ve iş bu kira takibinin kesinleşmesi akabinde tahliye davası açılması sürecinde borçlunun menkul mallarını kaçırma gizleme ihtimali vardır. Dolayısıyla menkul mallar üzerindeki “gizli rehin hakkı”nın yani hapis hakkının kullanılması zarureti hasıl olmuştur.
3-) Zira 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Hapis Hakkı İçin Defter Yapılması” başlıklı 270. maddesinde; Kiralayan evvelce yapılması lazım gelen icrai takibi yapmadan haiz olduğu hapis hakkının muvakkaten muhafazası için icra dairesinin yardımını isteyebilir. (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 267, 269, 281). Teahhurunda tehlike varsa zabıtanın yahut nahiye müdürünün de yardımı istenebilir. İcra dairesi üzerlerinde hapis hakkı bulunan eşyanın bir defterini yapar ve rehinleri paraya çevirme yoluyla takip talebinde bulunması için kiralayana on beş günü geçmemek üzere münasip bir mühlet verir denmektedir Ayrıca 818 Sayılı Kanunun 267. Maddesi; Bir gayrimenkulün muciri, nihayet geçmiş bir senelik ve cereyan etmekte olan altı aylık kiranın temini için mecurun tefrişatına ve tezyinatına ve ondan intifaı temine mahsus olup mecur dahilinde bulunan menkul eşya üzerinde hapis hakkını haizdir. Mucirin hapis hakkı, ikinci müstecirin birinci müstecire karşı borcu olan miktar nispetinde ikinci müstecir tarafından mecur dahiline getirilen eşyaya da şamildir. Müstecirin dayinleri tarafından haczedilmesi caiz olmayan eşya üzerinde mucirin, hapis hakkı yoktur demektedir. Devamla 269. Maddesi; Müstecir mecurdan çıkmak yahut mecur dahilinde bulunan şeyleri alıp götürmek teşebbüsünde bulunduğu takdirde; mucir, hapis hakkına istinaden kiraların teminine muktazi miktarda eşyayı, Sulh Hakimi marifetiyle hapsedebilir. Bu eşya, gizlice yahut cebir ile nakledildikleri surette; götürüldükleri tarihten itibaren on gün içinde polis kuvveti ile yeniden mecure iade olunabilirler hükmünü ihtiva ederken 281. Maddesi ise; Müstecir kirayı, akit ile yahut mahalli adet ile taayyün eden zamanda tediye ile mükelleftir. Böyle bir zaman taayyün etmemiş ise kira, beher senenin mürurundan sonra ve nihayet icar müddetinin hitamında verilmek lazımdır. Mucir, işlemiş ve işleyecek olan bir kira için adi icarda olduğu gibi hapis hakkına maliktir düzenlemesi yer almaktadır.
4-) Yukarıdaki kanuni düzenlemeler kira alacaklısına kira alacağının tahsili ve kiralanan taşınmazın tahliyesi hakkına ilaveten kiracının mülkiyetindeki ve kiralanan taşınmazda bulunan “haczi kabil” mallar üzerinde gizli bir rehin hakkı yani hapis hakkı doğurmakta ve müvekkile rehin takibi yapma yetkisi oluşturmaktadır. Müvekkil iş bu haklarının farkında olup kullanmak istemektedir.
HUKUKİ SEBEPLER            : İcra ve İflas Kanunu 270 vd. maddeleri Borçlar Kanunu 267, 269,281. Maddeleri ve mevzuatımızın ilgili hükümleri.
SONUÇ VE İSTEK     : Yukarda arz ve izah olunan sebeplerle müvekkilim BK. 267, 269, 281 ve İİK. 270. Maddesinden kaynaklanan haklarını kullanmak istemektedir. Bu vesileyle müvekkilin mülkiyetinde bulunan kiracıya ait menkul malların (haczi kabil olanlar için) hapis hakkının uygulanıp “menkul malların defterinin tutulması” ve  tarafımıza iş bu menkullerin paraya çevrilmesi amacıyla rehin takibi başlatabilmemiz için 15 günlük süre verilmesi hususunda gereğini müdürlüğünüzden saygılarımızla bilvekale talep ederiz. ../../ ..
 
Hapis Hakkı Talep Eden
    Vekili

Boşanma Halinde Ortak Velayet Artık Mümkündür

ORTAK VELAYET ARTIK MÜMKÜNDÜR !!!

GEREKÇE
1- Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan “11 No’lu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’ye Ek 7 No’lu Protokol”ün onaylanması 25 Mart 2016 Tarihli ve 29664 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 6684 sayılı kanunla uygun bulunmuştur.

2- Ek 7 No’lu Protokol”ün 5. maddesi hükmüne göre
“Eşler evliliğin SONA ERMESİ durumunda, ÇOCUKLARI ile ilişkilerinde medeni haklar ve sorumluluklardan EŞİT ŞEKİLDE yararlanırlar.”

3- Çocuğun GÜVENLİĞİNE ve ÜSTÜN YARARINA AYKIRI olduğuna dair dava dosyasında yeterli OLGU ve DELİL bulunmadığı anlaşıldığı takdirde velayetin ana ve babaya ORTAK VERİLMESİ artık mümkündür.

Ömer Uğur GENÇCAN
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı

NOT:
1- Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar “KANUN” hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda FARKLI HÜKÜMLER içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası “ANDLAŞMA” hükümlerine göre karar verilmesi ZORUNLUDUR. (TCA m. 90)

2- 6684 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile ORTAK VELAYETİ engelleyen 4721 sayılı Kanun hükümleri ÖRTÜLÜ OLARAK ortadan kaldırılmıştır.

3- Bu yorum TARAFIMA ait olup Yargıtay’a kanunun yürürlüğünden sonra intikal eden bir çekişme bulunmadığından EMSAL KARAR henüz yoktur.

4- Toplumda kanayan bir yaraya ÇÖZÜM getiren TBMM üyelerine teşekkür ederim

5- Ortak velayet hükümlerini uygulayacak olan AİLE MAHKEMELERİNDEN ve BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNDEN gelen çok miktarda soruya yanıt olarak KİŞİSEL GÖRÜŞÜMÜ ifade ediyorum.

6- Kuşkusuz ki TÜRK MAHKEMELERİ düşüncem ile bağlı olmayıp farklı uygulama yapmakta BAĞIMSIZDIRLAR.

Aile Mahkemelerinde
Ortak Velayet İLKELERİ

1- Evliliğin Boşanmayla sonlanması halinde ortak velayet ASIL olup velayetin eşlerden birine verilmesi İSTİSNA olandır.
2- Ortak velayet GÖNÜLLÜLÜK esasına dayalıdır. Eşlerin velayetin eşlerden BİRİNE VERİLMESİ istemi varsa çekişmelere neden olacağı için ortak velayet düzenlemesi yapılmamalıdır.
3- Aile mahkemesince ortak velayet konusunda idrak çağındaki çocuğun GÖRÜŞÜ alınmalı gerekirse uzman görüşüne başvurulmalıdır.
4- Çocuğun giderlerine taraflar kural olarak eşit şekilde katılırlar. Talep halinde her bir eşin yapacağı katkı miktarı mahkemece belirlenir.
5- Kişisel ilişki konusunda tarafların ve idrak çağındaki çocuğun görüşü alınıp gerekiyorsa uzman görüşü de alınarak bir karar verilmelidir.
6- Tarafların ortak velayet talebi çocuğun güvenliği ve üstün yararına AYKIRI ise velayet eşlerden birine verilmeli, her ikisi de elverişli değilse vasi atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulmalıdır.

Ömer Uğur GENÇCAN
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı

Yabancı Mahkemelerin Verdiği Boşanma Kararlarının Tenfizi Nasıl Yapılır?

 

Tenfiz , yabancı mahkeme kararının , Türk Mahkemeleri tarafından uygulanabilir  (icra edilebilir ) kabul edilmesidir. Aile Mahkemesinin verdiği tenfiz kararı kesinleştikten sonra yabancı mahkemenin verdiği boşanma kararının Türk Hukukunca uygulanabilmesi ve nüfus kayıtlarına boşanmanın işlenebilmesi mümkün olur. Devamını Oku

Karayollları Trafik Kanununda ki Değişikliklerin Getirmiş Olduğu Yenilikler

26.04.2016 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak  yürürlüğe giren 6704 sayılı (torba) yasası ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90, 92, 97 ve 99. Maddelerinde önemli değişiklikler yapılmıştır.

Genel olarak yapılan değişikliklerle tazminat hukukunda, tazminatın belirlenmesinde usul ve esasları önemli ölçüde değiştirmiştir. Diğer taraftan zorunlu mali sorumluluk sigortasının poliçe teminatı kapsamı dışında tutulan hususlar genişletilmiştir. Değişiklik yapılan maddeleri o maddenin başlığı adı altında inceledik .

Devamını Oku

Sağ Kalan Eşin Mirastan Alacağı Pay Nedir ve Nasıl Belirlenir

 Miras davaları ile ilgili olarak en sık karşılaşılan durum bireylerin mirastan ne kadar pay alacağı konusunda yaşanılan hak kayıpları olmaktadır. O nedenle sağ kalan eş mirastan ne kadar pay alır, mirasta eşin payı ne kadar olur, miras bölüşümünde eş ne kadar alır Hangi mirasçının mirastan ne kadar pay alacağı ile ilgili olarak bu makalemizde sağ kalan eşin mirastan alacağı paya ilişkin bilgiler aktaracağız. Devamını Oku

Mirasta Saklı Pay Ve Oranlar

Mirasta Saklı Pay Nedir?

Miras hukuki ile ilgili önemli konulardan birisi de mirasta saklı pay konusudur. Miras bırakacak olan kişinin mal varlığına ilişkin tasarruf hakkı ölmeden önce olmak kaydı ile kendisine tanınmaktadır. Fakat vefat durumu ile birlikte yasal mirasçıların belli oranlardaki miras hakları vardır ve bu orandaki miras haklarına dokunulamamaktadır. Mirasta saklı pay kavramı mirasçıların dokunulamaz orandaki miras payları olarak nitelendirilmektedir. Devamını Oku

Malpraktis (Doktor Hatası) Nedeniyle Tazminat Davası

Doktor Hatası Nedeniyle Tazminat Davası açılması durumunda, Kanunda belirtildiği gibi kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenler, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Bedensel zararlardan bahsedecek olursak, Tedavi giderleri, Kazanç kaybı, Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak sıralayabiliriz.

Doktorlara ve Hastanelere Karşı Dava Açmak Mümkün Müdür?

Doktorlar ve hastaneler tarafından işlenen bazı kusurlar sonrasında bu durumlardan mağdur olan ve buna ek olarak maddi ya da manevi tazminatlar aracılığı ile hakkını talep eden kişilerin hangi gerekçelerle dava açabileceklerini bilmesi gerekiyor. Bu konuda özellikle haklı gerekçelerin bulunmasının şart olması sebebiyle mutlaka yasal geçerliliği olan bir duruma bağlanarak olayın yargılanması sağlanmalıdır. Devamını Oku

Kıdem Tazminat Davası Nasıl Açılır

Kıdem Tazminat Davası Nasıl Açılır konusu ile ilgili açıklama ve yargıtay kararları yazımızda yer almıştır. Kıdem Tazminat Davası Nasıl Açılır sorusuna cevap ararken, kıdem tazminatı ile ilgil bilgi verecek olursak, Kıdem tazminatı, bir işçinin her yıl artan bir oranda çalışmasının sonucunda kazandığı maddi bir haktır. Çalışanlar açısından uzun yıllardır verdikleri emeğin sonucu biriken kıdem tazminatı haklarını kullanmak oldukça önemli olmaktadır.  Ancak bazı durumlarda işçilere hakları olan kıdem tazminatları ödenmemekte veya belirli yollarla bu hakları ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Böylesi durumlarda işçiler, çalıştıkları yerin veya çalıştıkları şirketin merkez işyerinin bulunduğu iş mahkemesine açabilmektedirler. Devamını Oku

12 Banka Kartel Tazminat Davası (3 Kat Tazminat)

2007 İle 2011 Yılları Arasında Kredi Çeken Banka Mağdurlarına 3 Kat Kartel Tazminat

Rekabet Kurulu 12 ayrı bankanın beraber hareket ederek faiz oranlarını yükselttikleri ve kredi kullanan vatandaşlara daha fazla faiz ile kredi kullandırmak zorunda bıraktıklarını ve haksız bir şekilde kazanç sağladıklarını tespit etti. Bu konuda 21.08.2007 tarihi ile 22.09.2011 tarihleri arasında kredi çeken kişiler uğradıkları zarar ile alakalı olarak geri alacakları paraların 3 katına kadar Kartel Tazminatı olarak iade alma hakları bulunmaktadır.

Rekabet Kurulunun Verdiği Cezayı Danıştay Onayladı

Devamını Oku