MAHKEMECE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLİRKEN “DAVALI LEHİNE” YAZILMASI GEREKİRKEN YANLIŞLIKLA “DAVACI LEHİNE” YAZILMIŞ OLMASI HALİNDE BU MADDİ HATA TAVZİH İLE DÜZELTİLE BİLİR
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO:2008/11-448
KARAR NO:2008/454
KARAR TARİHİ:25.06.2008
>MAHKEMECE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLİRKEN “DAVALI LEHİNE” YAZILMASI GEREKİRKEN YANLIŞLIKLA “DAVACI LEHİNE” YAZILMIŞ OLMASI HALİNDE BU MADDİ HATA TAVZİH İLE DÜZELTİLE BİLİR
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (A… Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi)’nce davanın reddine dair verilen 17.06.2004 gün ve 428-277 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 25.12.2006 gün ve 13563-13771 sayılı ilamı ile; (Davacı vekili asıl davada, müvekkilince taraflar arasındaki 01.08.1988 tarihli sözleşme ile üstlenilen danışmanlık edimi yerine getirildiği halde hak kazandığı ücretin ödenmediğini ileri sürerek, hizmet bedeli 1.338.412.538 TL, yoksun kalınan kâr karşılığı 3.995.165.508 TL, cezai şart olarak ise 750.000.000 TL’nin tahsiline, birleştirilen A… Asliye Yedinci Ticaret Mahkemesi’nin 1997/415 esas sayılı davasında, 2.919.200.000 TL ücret alacağı ile 500.000.000 TL munzam zarar karşılığı tazminatın tahsiline, yine birleştirilen A… Asliye Beşinci Ticaret Mahkemesi’nin 1999/246 esas sayılı davasında ise aynı sözleşme nedeniyle 10 milyar TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin uyduğu bozma kararı sonucu asıl davanın reddine dair verdiği kararın Dairemizce bozulması üzerine, davacı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Karar düzeltme isteminden sonra davalı vekilinin başvurusu üzerine mahkemece karar dahi, ücreti vekalet ile ilgili takdir edilen ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesi yolundaki ibarenin maddi hata sonucu yazıldığı gerekçesiyle bu hatanın HUMK 459. maddesi uyarınca tavzihen düzeltilmesine karar verilmiş, davacı vekili bu karar ile temyiz etmiştir.
1- a) Davacı vekili asıl dava bakımından karar düzeltme isteminde bulunmuş olup, bu dava açısından kesinleşen istem kalemleri çıkarıldıktan sonra hüküm verilen miktar 1.338.412.538 TL olup, HUMK’nın 5219 sayılı Kanun ile değişik 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme sınırı 6.580.000.000 TL’ye yükseltilmiş olduğundan, karar düzeltme istemine konu tutar gözönüne alındığında davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin miktar yönünden reddi gerekmiştir.
b) Ancak, Dairemiz bozma kararının 2. bendinde birleştirilen dava dosyaları belirtilirken A… Asliye Beşinci Ticaret Mahkemesi’nin dosya numarasının tapaş hatası sonucu “1999/246” yerine “1999/1246” olarak yazılması, birleştirilen dosya niteliğinde olmayıp, yapılan yargılama sonucu açılmamış sayılma kararı verilen A… Asliye Birinci Ticaret Mahkemesi’nin 2001/561 E. sayılı dava dosyasının da birleştirilen dosya gibi karar metninde belirtilmiş olması maddi hata niteliğinde olup, HUMK’nın 459. maddesi gereğince her zaman düzeltilmesi mümkün olduğundan, Dairemiz bozma kararının 2. bendinin 4. satırında “…A… Beşinci Ticaret Mahkemesi’nin…” ibaresinden sonra gelen “1999/1246” ibaresinin “1999/246” olarak düzeltilmesine, yine aynı satırdaki “… ve A… Birinci Ticaret Mahkemesi’nin 2001/561 esas …” ibaresinin karar metninden çıkarılmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin tavzih kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine, “davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki avukatlık ücret tarifesine göre
ölçümlenen 708.357.805 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiş ve bu konuda davalı taraf temyiz isteminde bulunmamış, ancak 16.03.2006 tarihli dilekçesi ile tavzih talebinde bulunmuş, mahkemece bu istem 20.03.2006 tarihli karar ile kabul edilerek vekalet
ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesi şeklinde kararda düzeltme yapılmış ve bu husus davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Hükümlerin tavzihi HUMK’nın 455 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, 455. maddeye göre “Hüküm müphem ve gayrivazıh olur veya mütenakız fıkraları ihtiva ederse icrasına kadar her iki taraftan biri iphamın tavzihini ve tenakuzun refini isteyebilir”, 459. maddeye göre ise “İki tarafın isim ve sıfat ve neticei iddialarına müteallik hataları ve esas hükümdeki hesap hataları kendilerinin istimaından sonra mahkeme tarafından tashih olunur. Tashih olunan cihet hüküm üzerine yazılır.” Tavzih yoluyla hüküm değiştirilemeyeceği gibi, düzeltmeye konu hususlar HUMK’nın 459. maddesinde açıklananlardan olmadığından, usul ve yasaya aykırı olan tavzih kararının bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme karar ının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davacı şirket vekili, taraflar arasında otel inşası için idari, mali, teknik vb. konularda müşavirlik hizmeti verilmesine ilişkin 01.08.1988 tarihli bir sözleşme imzalandığını, müvekkilinin sözleşme gereğince üstlendiği edimlerini yerine getirmesine rağmen, davalının hak kazandıkları ücreti ödemediğini ileri sürerek, 1.338.412.538 TL hakediş bedeli, 3.995.165.508 TL yoksun kalınan kâr, 750.000 TL cezai şart ile, bu dava ile birleştirilen A… Yedinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21.01.1998 gün ve 1997/415 E. 1997/9 K. sayılı dosyasında; saklı tuttukları 419.200.000 TL ücret ile 500.000.000 TL munzam zararın ve ayrıca birleştirilen A… Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.09.2000 gün ve 1999/246 E. 2000/453 K. sayılı dosyasında; yaptırılmayan işler sonucu yoksun kalınan kazanç nedeniyle 9.250.000.000 TL ile davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle 750.000 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili davanın reddini savunmuştur.
Dosya bir çok asamadan geçmiş mahkemece verilen 17.06.2004 gün ve 2000/428 E. 2004/277 K. sayılı kararında; “hüküm fıkrasının 1. bendinde aynen; “1- Davacının davası sübut bulmadığından Reddine,” denilmiş, aynı hüküm fıkrasının 5. bendinde aynen; “5- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki avukatlık ücret tarifesine göre ölçümlenen 708.357.805 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
Bu karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davalı vekili; avukatlık ücreti ile ilgili hususta açıkça temyiz isteminde bulunmamış ancak; dilekçesinde re’sen görülecek nedenlerle de temyiz talebinde bulunduğunu ifade etmiştir.
Özel Daire’ce; asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi ile, asıl dava ile ilgili verilen hükmün onanmasına, ancak bozmadan önce birleştirilen iki dosya hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğinden bu yönden verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Dosya yerel mahkemeye gittiğinde karar düzeltme aşamasından önce, davalı vekili tarafından verilen 16.03.2006 tarihli dilekçe ile; “hüküm fıkrasında çelişki olduğu, davanın reddedilmesine rağmen davacı lehine vekalet ücreti verildiğini, bunun yazım hatasından kaynaklandığını” beyanla bu maddi hatanın tavzih yoluyla düzeltilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bu dilekçe davacı vekiline gönderilmiş, davacı vekili bu talebe itirazlarını dilekçe ile sunmuştur. Yerel mahkemece; hüküm fıkrasındaki “davanın reddedilmiş olmasına rağmen avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi şeklindeki” ibarenin sehven yazılmış olduğu açıklanarak, HUMK m. 459 uyarınca bu maddi hatanın tavzih yoluyla düzeltilmesine karar verilmiştir.
Davac ı vekili asıl karar yönünden verilen bozma kararına karşı karar düzeltme, tavzih kararı yönünden ise temyiz itirazlarını bir dilekçe ile mahkemeye sunmuştur.
Özel Daire’ce; asıl karar yönünden yapılan karar düzeltme talebi reddedilmiş, tavzih kararı yönünden, “tavzih yoluyla hükmün değiştirilemeyeceği” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece; bozma ilamında önceki kararda asıl dosya ile birleştirildiği belirtilen A… Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2001/561 E. sayılı dosyasının bu dava ile birleştirilmediği ve bu dosyanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, asıl dosya ile birleştirilmesine rağmen ilk hükümde sehven unutulan A… Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1999/246 E. sayılı dosyada açılan davanın da reddine karar verilmiştir. Mahkemece tavzih kararı yönünden yapılan bozmaya ise; ısrar edilmiştir.
1- Mahkemece verilen önceki hükümde bulunmamakla birlikte, bozma kararına uyularak verilen ve hüküm fıkrasının 1. bendinde yer alan A… Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2001/561 E. sayılı dosyası yönünden karar verilmesine yer olmadığı kararı ile, A… Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1999/246 E. sayılı dosyası yönünden verilen red kararının Özel Daire’nin incelenmesinden geçmeyen yeni hüküm niteliğinde olduğu anlaşıldığından, bu yeni hükme yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2-Tavzih kararı yönünden yapılan temyize gelince;
Hükümlerin tavzihi; hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yoldur.
HUMK m. 455’te; hüküm müphem ve gayrivazıh olur veya mütenakız fıkralar ihtiva ederse icrasına kadar iki taraftan her biri ilamın tavzihini ve tenakuzun ref’ini isteyebilir” denmektedir.
HUMK m. 455’te belirtildiği gibi, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hakim burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir.
Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir. (YHGK’nın 14.06.1967 gün ve 1967/9-462 E. 300 K. sayılı ilamı)
Bunun gibi Yargıtay kararları hakkında da tavzih yoluna başvurulabilir. Tavzih kararı ile hükmün değiştirildiğini iddia eden temyiz yoluna başvurabilirce de, Yargıtay Dairesi’nin kendi kararlarının tavzihi ile ilgili verdiği kararlara karşı Hukuk Genel Kurulu’na temyiz yoluna başvurulamaz. (YHGK’nın 15.03.1969 gün ve 1969/2-466 E. 178 K. sayılı ilamı)
Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur. Kesinleşmemiş olan kararlar hakkında da hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzih istenebilir. Fakat tavzih talebinde bulunulmakla temyiz süresi durmaz. İlamın icraya konmasından sonra da, ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihinin istenilmesi mümkündür. İcra Müdürünün hükmü yorumlamak (tavzih etmek) yetkisi yoktur. Hüküm ancak onu vermiş olan mahkemece tavzih edilir.
Hakim tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu anlatımlardan çıkan netice, tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, 2001, cilt 5, sayfa 5270 vd.)
Öte yandan, Yargıtay’ın istikrar kazanmış görüşüne göre maddi hata kazanılmış hak oluşturmaz. Açıklanan kuralların ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece verilen hükümde davacının davasının reddine karar verilmiştir. Bunun doğal sonucu olarak davalı lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir. Davanın reddedilmesine rağmen davacı lehine vekalet ücreti verilmesi usulen mümkün değildir. Yine vekalet ücretinin hükmedildiği hüküm fıkrasının 5. bendinde “Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden” ibaresi ile başlanmıştır. Bu cümlenin gelişinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. Buna karşılık mahkemece sehven bu cümlenin devamında “…avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine”, denilmiş ve bu suretle birbiri ile çelişkili bir hüküm fıkrası oluşturulmuştur. Çelişki hem hüküm fıkrasının 1. bendinde davanın reddine karar verilmesi, hem de 5. bendinde “davalının kendini vekille temsil ettirmesine göre” denilmesine rağmen “davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine” yazılması gerekirken “davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine” yazılması suretiyle oluşturulmuştur.
Mahkemece bu yanlışlık davalı vekilinin tavzih talebi ile fark edilmiş, tavzih usulü uygulanarak sehven oluşturulan bu maddi hata düzeltilmiştir. Dolayısı ile mahkeme bu tavzih kararı ile hükmü değiştirmemiş olup, tarafların sıfatında meydana gelen çelişki düzeltilerek hükmün doğru şekilde yorumlanıp icra edilmesi sağlanmıştır.
Her ne kadar mahkemece HUMK m. 459’dan söz edilmişse de, fiilen HUMK m. 455’teki usulün uygulanıp buna göre karar verilmiş olması karşısında, bu hatanın sonuca etkili olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç itibarı ile usul ve kanuna uygun olan tavzih kararı onanmalıdır.
SONUÇ
1- Mahkemenin hüküm fıkrasının 1. ve 2. bentlerinde hükme bağlanan birleştirildiği belirtilen A… Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2001/561 E. sayılı dosyası ve A… Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1999/246 E. sayılı dosyaları yönünden verilen kararlara yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine (oybirliği ile),
2- Tavzih kararı yönünden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun hükmün (ONANMASINA) (oy çokluğu ile), 25.06.2008 gününde karar verildi.