İş Kazalarında İşverenin Sorumluluğu 

İş Kazası Nedir

 İş kazası; sigortalı çalışan kişi iş yerindeyken, yapmakta olduğu bir iş nedeniyle, iş yerinin dışındayken ve görevli niteliğinde başka bir yere gönderildiğinde oluşan ve çalışan kişiyi bedenen veya ruhen engelli konuma getiren olaydır.

Türkiye’de iş kazalarına sıklıkla rastlanmaktadır. Ne yazık ki, kazalar ciddi boyutlara ulaşabilecek zararlara sebebiyet verebilir. Bu nedenle her dönem önemleri yüksek olmakta ve güncelliklerini korumaktadırlar. İş kazalarının birden fazla nedeni olabilir. Sıralandığında; gerekli önlemlerin işveren tarafından alınmamış olması, insan sağlığına hak edilen değerin verilmediği ortamlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kültürde ilerleme kaydedilmemiş olunmasıdır. İş kazası, her yerde yaşanabilir. Fakat bazı alanlarda çok daha fazla rastlanmaktadır. Şantiyeler bunlardan biri olup, tersane ve inşaatlarda da oldukça sık iş kazası ile karşılaşılmaktadır. Fakat dediğimiz gibi iş kazası herhangi bir sınırlama olmaksızın her sektörde yaşanabilmektedir.

İş kazası sonucunda işçiler yaralanabilir veya can kaybı olabilir. İş kazalarının pek çok nedeni olsa da, en önemli sebebi tedbirsiz davranmaktır. İş kazası sonucunda, iş kazasına uğrayan kimsenin ailesi de maddi ve manevi zarara uğramış olur. Bu durumdan dolayı kanun koyucu, işçi ve işveren arasındaki ilişkide, işçiyi zayıf olan taraf olarak nitelendirmekte ve yaptığı düzenlemeler ile işçiyi korumaktadır.

İş Kazalarında İşverenin Sorumluluğu Nedir

İşverenin, iş kazası sonucunda sorumluluğu iki tür olmaktadır. Hukuki ve cezai sorumluluk olarak nitelendirilen bu sorumlulukların içinden cezai sorumluluğu anlatacağız.

Ceza ilkelerinde var olan şahsilik, herkesin yaptığı kasıtlı davranıştan veya ihmalden kendisinin sorumlu olduğu anlamını ortaya koyar. Ayrıca ceza hukukunda yer alan kusur sorumluluğu ilkesi gereğince, işverenin kusuru tespit edildiğinde cezalandırma görecektir.

İş Kazalarında İşverenin Cezai Sorumluluğu Nedir

İş kazası nedeni ile yaralanan veya ölen bir işçi varsa ve işverenin bu kazada kusuru tespit edilirse, işveren ceza alır. Bu ceza, Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre verilmektedir.

Kusur, ceza hukukunda iki türe ayrılır. Bunlar kast ev taksirdir. Bu durumda işveren kimsenin kusuru, taksir kapsamında değerlendirilir. Yani bu ifade, işverenin sorumluluğunun özensizlik, dikkat eksikliği ve tedbirsizlik kapsamında değerlendirileceğini anlatmaktadır. Gelişen olaylar içinde işverenin sorumluluğuna, işverenin taksirle öldürme veya yaralama suçu olup olmadığı üzerinden bakılacaktır. Fakat önemli olan nokta, eğer bilinçli bir taksir söz konusu ise bu durumda suç şikâyete bağlı olmamaktadır. Yani bilinçli taksir söz konusu ise suç şikâyete bağlı olmaz ve ceza da artış söz konusu olur.

Taksirle işlenen suçlara hapis cezası verilebilmektedir. Fakat verilen hapis cezası, hâkimin takdiri ile adli para cezası olarak değişime uğrayabilir.  Burada göz önünde bulundurulan kıstas, işveren kimsenin kusur durumunun ne olduğudur. Bu durum da kusur tespiti kavramını ve önemini ortaya koyar. Hâkim kusur tespitinde bulunur. Gerektiğinde ( aslında her uygulamada) hâkim, olay yeri incelemesi ve keşif neticesinde oluşan bilirkişi raporunu ister. Kusur tespitinde bulunurken, bu raporu dikkate alır.

Ceza Mahkemesi Kanunu’na göre taksirle yaralama suçu, uzlaşma bünyesine sahip olan bir suçtur. Bu konu ilgili kanunun 253. maddesinde açıklanmaktadır. Buradan anlaşılması gereken, işçi ve işverenin uzlaşma yoluna gidebileceğidir. Fakat bu, işverenin işçinin uğradığı zararı gidermesi ile mümkün olabilir. Uzlaşma, anlaşmazlığın dava açılmadan çözümlenmesinde fayda sağlayabilir.

İş Kazalarında İşçinin Sorumluluğu Nedir

İş yaşantısında potansiyel riskler her daim söz konusu olabilir. Bu riskler sonucunda yaralanmalar veya ölümler yaşanabilir. Ülkemizde bu riskler çok fazla olmakta ve sıklıkla iş kazaları yaşanmaktadır. Bu önemli konu ile ilgili olan düzenlemelerin yer aldığı mevzuat sürekli yenilenmektedir. Asıl sorumlu olan taraflar işçi ve işverendir. Fakat önemli olan sorumluluk paylarının ne olduğudur. Bu da daha sıklıkla Yargıtay içtihatları ile belirlenir. İşverenin hukuki anlamdaki sorumluluğu, İş Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile ilişkili olan mevzuat bünyesinde düzenlenmiştir. İşverenin sorumluluğu belirlenirken, kusur ve kusursuz esasları dikkate alınır. İşverenin iş kazasından dolayı hukuki sorumluluğun olması, kusura bağlı olmaktadır.

Ayrıca kusur ile birlikte zarar unsuru, nedensellik ilişkisi ve bağı, hukuka aykırı durum da olmalıdır. İşveren sorumluluğunun kusur la birlikte ortaya çıkması için kaza ve zararın ya da kaza ve işveren tarafından yürütülen işin nedensellik bağlarının kesilmemiş olması gereklidir. Uygun illiyet bağının (nedensellik bağı) kesildiği durumlar vardır. Bunlar; önüne geçilmesi mümkün olmayan durum(mücbir sebep) ve zarar gören kimsenin veya üçüncü kişinin ağır kusurlu olduğu hallerdir. Bu nedenlerden biri eğer illiyet bağını kestiyse, o noktada işverenin sorumluluğundan bahsedilemez.

Toplumda her ne kadar tüm sorumluluk işverende gibi bir algı olsa da, bu yanlış bir algıdır. İşçiler de hukuki anlamda sorumluluk taşırlar. Yasa koyucu işçilere de yükümlülük getirmiştir. İşçilerin yükümlülükleri ile ilgili açıklamalar İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Yönetmeliği’ndedir. İşverenin sorumlu olduğu pay çok daha büyüktür. Fakat işçinin yükümlülüklerine de bakılmakta ve işçinin kusuru da değerlendirilmektedir.

Verilen bir kararı örnek gösterelim. Bir tekne gezintisinde iş kazası meydana gelir. Bu tekne gezintisi sosyal bir program içinde düzenlenmiştir. Verilen kararda tartışılan nokta, gerekli tedbirlerin işveren tarafından alınıp alınmadığıdır. Davacı olan işçi, tekne gezintisinde öncelikle yüzdüğünü söylemiştir. Sonrasında da tekneye binerken ayağı kaymış ve iş kazası meydana gelmiştir. Bu olayda tespit edilen, zarar sağlayan olayın işçi kaynaklı olduğudur. İşçi, kişisel korunmasına dikkat etmediği, özen göstermediği için zarar sağlayan olay oluşmuştur.