Aile Hukuku-Boşanma Davaları

Aile Hukuku Nedir?

Ülkemizde aile hukuku aile ile alakalı tüm konuları içeren ve Medeni Kanun kapsamında olan bir hukuk dalıdır. Aile hukuku içerisinde nişanlanma, evlenme, boşanma, nafaka, mal rejimi, velayet, evlat edinme, soy bağı, kayyımlık, diğer nafaka türleri ve işlemleri ile kadın hakları ve çocuk hakları gibi konular incelenmektedir. Kadın hakları ile çocuk hakları farklı bir alan olsalar da aile hukuku içerisinde değerlendirilmektedir.

Ülkemizde aile birliğine büyük önem verilmektedir. Anayasada da bu konu belirtilmiş ve aile; toplumun temeli olarak gösterilerek, eşler arasındaki eşitliğe dayandığı belirtilmiştir. Aile hukuku denilince ilk akla gelen boşanma davaları ve boşanma konuları olmaktadır. Ancak bunlardan farklı olarak nişanlanma ve evlenme konuları da bu hukuk dalı içerisindedir. Aynı zamanda evliliğin hükümsüzlüğü ve soy bağı konuları da bu hukuk dalı içerisinde incelenmektedir. Velayet ve evlat edinme gibi konularda bu hukuk dalı içerisinde incelenmekte ve davalar görülmektedir. Boşanma sonrası ortaya çıkan nafaka ve nafakanın diğer türleri de bu hukuk dalı içerisinde incelenmektedir. Ayrıca evlilik ile oluşan mal rejimi konusu da bu hukuk dalı ile incelenmektedir.

Günümüzde yeniden düzenlenen yasalar ve kanunlar ile aile birliği ve kadın erkek eşitliği konusunda yol alınmıştır. Oluşan Aile Mahkemeleri görülen davalar ile yeni içtihatlar oluşturmaya başlamıştır. Aile birliği ve mal rejimi konusunda erkek egemen zihniyet değişmeye başlamıştır. Özellikle eski dönemdeki mal rejimi yasasının değiştirilmesi ile Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi kabul edilmiştir. Bu şekilde kadınlarında mal varlığının olması ve boşanma sonrasında erkekler üzerine olan mallar nedeni ile kadınların mağdur olmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Yasalarımızda farklı mal rejimlerinin kabul edilebilmesi de mümkün olabilmektedir. Evlilik sözleşmeleri ile farklı mal rejimleri arasından tercih yapılabilmektedir.

Aile Hukuku Neden Var?

Evlenmek ve sonrasında boşanmak konuları ile tarafların mağdur olmasını önlemek amacı ile aile hukuku geliştirilmiştir. Evlilik için belirli kuralların ve şartların getirilmesi ve aynı zamanda boşanmak içinde belirli şartların ve kuralların getirilmesi aile kurumunun güçlenmesini sağlamaktadır. Bunun yanında aile içerisindeki anlaşmazlıkların çözülmesi ve boşanma konularının da düzenlenmesi bu şekilde yapılmaktadır. Boşanmak ve sonrasında mal paylaşımı ile velayet ve nafaka gibi konularında belirli kurallara bağlanması aile hukuku ile mümkün olmaktadır. Bu durum keyfi şekilde evlenmenin ve boşanmanın önüne geçilmesi ve mağduriyetlerin azalması anlamına gelmektedir. Yasal olarak haklara sahip olmak aile kurumunun önemini ve ciddiyetini vurgulamak ve temellendirmektedir. Ülkemizdeki aile hukukunda boşanma işlemleri için iki farklı dava türü bulunmaktadır.

Aile Hukukunda Boşanma Davaları

Aile Hukukunda Çekişmeli Boşanma Davaları

Yasalarımızda evli olan kişilerin boşanma konusunda belirttiği hükümler bulunmaktadır. 4721 sayılı Medeni Kanununda boşanma konusunda belirli şartlar ve hükümler bulunmaktadır. boşanmak isteyen kişiler mahkemeye bu şartların yerine geldiğini kanıtlamak zorundadır. Yasalarımızda boşanma konusunda belirtilen şartlar; hayata kast, zina, onur kırıcı davranış, suç işleme, kötü davranış, haysiyetsiz yaşam sürmek, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelden sarsılması olmaktadır. Ülkemizde en çok evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile boşanmalar gerçekleşmektedir. Boşanma davası açılırken boşanma davasını açan taraf bu nedenlerden birini sunmak ve kanıtlamak zorundadır. Bu iddia ve kanıtlanması oldukça önemlidir. Mahkemenin vereceği boşanma veya boşanmayı onaylamama kararı sonrasında taraflar üç sene boşanma davası açamazlar. Bu sebeple boşanma nedeni mahkemeye kanıtlanacak ve geçerli bir neden olmalıdır.

Çekişmeli boşanma davası açılması konusunda davayı açan tarafın kusursuz olması gerekliliği yoktur. Diğer taraftan daza az kusurlu olması veya tamamen kusurlu olması davayı açmasına engel değildir. Boşanmanın gerçekleşmesinde kusurlu olmak veya olmamak önemli değildir. Kusur durumu nafaka, tazminat ve velayet konularında önemlidir. Boşanmak konusunda yukarıda belirtilen nedenlerin gerçekleşmiş olması ve bunun mahkemeye kanıtlanabilmesi yeterli olmaktadır. Mahkeme kusurlu tarafı ve kusur oranını belirlediğinde nafaka ve tazminat gibi konular görüşülmektedir.

Tarafların açacakları çekişmeli boşanma davaları için son altı aydır ikamet ettikleri yerdeki Aile Mahkemesi veya taraflardan birinin ikamet ettiği yerdeki Aile Mahkemesine dava açabilirler. Aile Mahkemesi olmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi bu davaları görmektedir. Boşanma davasının görüşülmeye başlanması ile mahkeme taraflara karşı geçici tedbirler alabilmektedir. Velayet, nafaka ve mal paylaşımı konularında davanın bitimine ve karar verilene kadar geçici kararlar ve tedbirler alınabilmektedir. Boşanma davasının açılmasından sonra çocuğun dava bitip velayet konusunda karar verilene kadar kimde kalacağı ve taraflardan birisinin geçimi konusunda nafaka alması ile ailenin evinde oturup, oturmayacağı gibi konular hakkında kararlar verilebilmektedir.

Boşanma davaları sonrasında boşanma nedeni ile zarara uğrayan taraf kusursuz olması veya daha az kusurlu olması durumunda kendisinden daha fazla kusuru olan taraftan tazminat talep edebilmektedir. Bu tazminatlarda boşanma ile yaşanılan maddi zorluk ve kayıplar nedeni ile maddi tazminat istenebilmektedir. Bunun yanında kişilik haklarının zarar görmesi nedeni ile de manevi tazminat talebinde bulunabilmektedir. Bunların yanında nafaka talepleri de mahkemeye sunulabilmektedir. Geçimin sağlanması nedeni ile nafaka talep edileceği gibi çocuğun bakımı için iştirak nafakası da talep edilebilmektedir.

Aile Hukukunda Anlaşmalı Boşanma Davaları

4721 sayılı Medeni Kanunun 166. maddesinde anlaşmalı boşanma davası belirtilmiştir. Bu maddede en az bir yıl evli kalmış eşlerin, birlikte boşanmak konusunda başvuru yapması veya diğer eşin başvurusunu kabul etmesi ile anlaşmalı boşanma davasının açılacağı belirtilmektedir. Bu davada kararın verilmesi için hakim iki tarafında boşanmak konusunda iradesinin olduğu ve bunu serbest şekilde açıkladığını görmesi gerekmektedir. Bunun yanında tazminat, nafaka ve velayet gibi konularda da anlaşmaya varılmış olması ve bunların hukuka uygun şekilde yapılmış olması gerekmektedir. Velayet konusunda her ne kadar taraflar bir karar varmış olsalar da mahkeme çocuğun menfaati gereğince farklı bir karar verebilmektedir. Mahkeme tarafından yapılan değişikler ile de tarafların boşanmayı istedikleri ve uzlaştıklarını belirtmesi ile boşanma gerçekleşmiş olmaktadır.

Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için evliliğin bir yıldan uzun olması gerekmektedir. Evliliğin bir yılını doldurmadan boşanmak isteyen eşler, aralarında anlaşmış olsalar bile anlaşmalı boşanma davası açamamaktadır. Bunun yanında boşanmak isteyen tarafların her konuda anlaşmış olmaları gerekmektedir. Aralarında tazminat, nafaka ve velayet ile mal paylaşımı konusunda anlaşmış olmaları gerekmektedir. Bu anlaşma mahkemeye yazılı olarak sunulmalıdır. İki tarafından imzaladığı anlaşmalı boşanma protokolüne göre mahkeme kararını verecektir. Bu sebeple hazırlanacak protokol oldukça önemlidir. Hukuka aykırılık içermeyen ve tarafların haklarının korunduğu bir protokol yapılması gerekmektedir.

Aile Hukukunda Nafaka Davaları ve Türleri

Tedbir Nafakası Nedir, Kimlere Verilir?

Tarafların boşanma davası açması ile mahkeme bazı konularda re’sen karar alabilmektedir. Mahkeme tarafından boşanma davasının açılması ile bakıma ihtiyaç duyan ve yoksulluk yaşayacak olan tarafa mahkeme sonuçlanıp nafaka kararı verile kadar bir nafaka bağlanmasına karar verebilir. Bu tedbir nafakası olmaktadır. Mahkeme taraflardan birisine boşanma davasının açılması ile yaşayacağı ekonomik sıkıntılardan kurtulması ve zorluk yaşamaması için bu nafakayı bağlamaya karar verebilmektedir. Tedbir nafakasının verilmesi konusunda kadın veya erkek ayrımı yapılmamaktadır. Bu durum erkeğinde tedbir nafakası almasını mümkün hale getirmektedir. Ayrıca tedbir nafakası için kusur durumuna da bakılmaz. Mahkemenin görülmesi ve duruşmaların devam etmesi süresinde aldatan eşe bu nafaka bağlanabilmektedir.

Yoksulluk Nafakası Nedir, Kimlere Verilir?

Boşanma kararının verilmesi ile bağlanacak olan yoksulluk nafakası, yoksulluk çekebilecek eşe diğer taraf tarafından ödenmesi gereken paradır. Bu nafakanın bağlanabilmesi için nafaka bağlanacak olan tarafında nafaka ödeyecek olan taraftan daha az kusurlu olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde yoksulluk nafakası bağlanabilmektedir.

İştirak Nafakası Nedir, Kimlere Verilir?

Boşanma kararının verilmesi ile tarafların ortak çocuklarının velayeti konusu da karara bağlanmaktadır. Bu durumda taraflardan birisi çocukların velayetini almaktadır. Çocukların velayetini alan taraf, çocukların bakım ve eğitimi gibi konular için diğer taraftan bir nafaka alabilmektedir. Bu nafaka türüne iştirak nafakası denmektedir. Aynı zamanda çocuk bakım nafakası olarak da isimlendirilebilmektedir. Bu nafakayı alan kişi velayetin kendisinde olması durumunda çocuğun 18 yaşına gelene kadar nafakayı almaktadır. Çocuğun 18 yaşından sonra eğitimine devam etmesi durumunda da nafaka alınabilmektedir.

Yardım Nafakası Nedir, Kimlere Verilir?

Türk Medeni Kanunun 364. maddesi ve devamında maddelerinde belirtilen yardım nafakası, ödenmediği sürece yoksulluğa düşecek kişilere bağlanabilmektedir. Bu durum yakın akrabalar için de geçerli olmaktadır. 18 yaşını geçmiş ancak eğitimine devam eden kişilerde bu nafakadan yararlanabilmektedirler.

Aile Hukukunda Velayet Davaları

Eşler arasında evlilik birliğinin sürmesi halinde 18 yaşın altındaki çocukların velayeti anne ve babada bulunmaktadır. Ortak olarak çocukların yetiştirilmesi konusunda yasal olarak karar sahibi olmaktadırlar. Evlilik birliğinin sonlandırılması ile mahkemelerde velayet konusunda da karar verilmektedir. Bu durumda çocuklar boşanan eşlerden birinde kalmakta ve velayeti bir taraf almaktadır. Velayeti alan taraf çocuğun bakımını üstlenmektedir. Velayeti alamayan taraf ise belirli zamanlarda çocuğu görmek ve yetiştirilmesine yardım etmektedir. Boşanma davaları sonrasında verilen velayet kararları kesin hüküm içermediği için sonradan velayetin değiştirilmesi davaları açılabilmektedir.

Velayet ilk olarak boşanma davalarında karara bağlanmaktadır. Bu durumda boşanma davalarında boşanmanın gerçekleşmesi ile velayet konusunda da karar verilmektedir. Bu davalarda velayetin verilmesi konusunda çocuğun menfaatleri ön planda tutulmaktadır. Bu davalarda velayet konusunda tarafların bir anlaşmaya varmış olmaları mahkemenin bu yönde karar vermesi için yeterli ve bağlayıcı değildir. Mahkemeler velayetin verilmesi konusunda çocuğun menfaatini ön planda tutmaktadır. Bu sebeple tarafların verdikleri velayet kararından farklı bir karar vermeleri söz konusudur. Bu davalarda çocuğun yaşının küçük olması, bebeklik çağında olması durumunda genel olarak anneye verildiği gözlenmektedir. Ancak bunun aksi durumlarda olabilmektedir. Mahkeme bazı durumlarda çocuğun velayetini anne ve babadan farklı kişilere de verebilmektedir. Az rastlanan bir durum olsa da bu yönde bir karar verilebilmektedir.

Boşanma davalarında boşanmanın karara bağlanması sonrasında velayet konusu karara bağlanmaktadır. Bu davalarda bir taraf çocuğun velayetini almaktadır. Ancak bu karar kesin bir hüküm değildir. Bu durum velayetin daha sonra değiştirilebileceği anlamına gelmektedir. Velayeti alamayan taraf çocuğun velayetini alabilmek için velayetin değiştirilmesi davası açabilmektedir. Bu davalarda mahkemeye velayetin değiştirilmesinin çocuğun menfaatine olduğunu kanıtlaması ve somut şekilde göstermesi gerekmektedir. Bu şekilde Velayet diğer tarafa verilebilmektedir.

İddet Müddeti (Bekleme Süresi) Nedir?

Medeni Kanunda boşanma kararının alınması ve kararın kesinleşmesi sonrasında kadının 300 gün evlenemeyeceği belirtilmiştir. Bu 300 günlük süreye iddet müddeti yani bekleme süresi denmektedir. Kanunda yer alan bu madde boşanma sonrasında kadının hamile olmasının anlaşılması ile doğacak çocuğun soy bağının bilinmesi için bulunmaktadır. Bu durum doğacak çocuğun menfaatini gözetmek amacı ile yasalarda bulunmaktadır.

Günümüzde bir kadının hamile olup olmadığı ise birçok test ile kolayca öğrenilebilmektedir. Bu sebeple 300 gün süren bekleme süresine yani iddet müddetine gerek kalmamaktadır. Bir kadının boşanmanın kesinleşmesinden sonra 300 beklemeden evlenmesi için iddet süresinin kaldırılması davası açabilmektedir. Bu davada kadının hamile olmadığını rapor ile kanıtlaması yeterli olmaktadır. Bu şekilde beklemeden yeniden evlenmesi mümkün olabilmektedir.

Yabancı Ülkelerde Verilen Boşanma Davalarının Ülkemizde Tanıma Ve Tenfiz Davası

Yabancı bir ülkede yapılan boşanmalar tanıma ve tenfiz davası açılmadığı sürece Türkiye’de geçerli olmamaktadır. Böyle bir durumda boşanma sonrasında nafaka ve tazminat ile velayet gibi haklardan Türkiye’de yararlanmak mümkün olamayacaktır. Bunun yanında yeniden evlenmek istendiğinde Türkiye’de hala evli olarak gözükmesi nedeni ile sorun yaşanabilmektedir. Bu durumlar ile karşılaşmamak için yabancı bir ülkede yapılan ve karara bağlanan boşanma davaları sonrasında bu kararın mahkemelerimizde de tanınması için tanıma ve tenfiz davaları açılmalıdır.

Evlilik Sözleşmesinin Nedir, Nasıl Hazırlanır?

Evlilik sözleşmeleri evlenmeden önce veya sonra hazırlanabilen ve noter ile onaylatılarak geçerlilik kazandırılan anlaşmalardır. Tarafların mal rejimi ve nafaka ile tazminat gibi konularda aralarında bir anlaşma yapmalarının önünü açmaktadır. Özellikle mal rejiminin Edinilmiş Mallara Katılım Rejiminden farklı bir şekilde tercih edilmesi için gerekebilmektedir. Nişanlılık veya evlilik içerisinde taraflar mal rejimi konusunda yasalara uygun olacak şekilde farklı bir paylaşım tercih edebilmektedirler. Bunun resmiyet kazanması için de evlilik sözleşmesi yapmaktadırlar. Boşanma sırasında bu sözleşme geçerli olmakta ve mal paylaşımı bu sözleşemeye göre yapılabilmektedir.

AKSARAY BOŞANMA AVUKATI

AVUKAT DERVİŞ ALİ ERKOL