İtirazın İptali Davası-Hak Düşürücü Süre -İtirazın Alacaklıya Tebliği Şartı

T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu

Esas No:2013/360
Karar No:2013/1605

MAHKEMESİ : Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/11/2012
NUMARASI : 2012/506-2012/341

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 02.11.2010 gün ve 148 E. 285 K.sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 23.05.2012 gün ve 2011/2033 E., 2012/8652 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, müvekkilinin davalıya nakliye işi yaptığını ancak bedelini alamadığını, müvekkilinin bu alacağı için davalı aleyhine başlattıkları takibe davalının haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek haksız itirazın iptali ile takibin devamına, alacak miktarının % 40’ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, faiz oranının da yasaya aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, İcra İflas Kanunu’nun 67/1 maddesi gereğince itirazın iptali davası için itirazı öğrenmeden itibaren 1 yıl hak düşürücü süre öngörüldüğü, davalının itirazını 03/09/2007 tarihinde İcra Dairesi’ne beyanla yaptığı, bundan sonra davacı tarafın 27/01/2008 tarihinde icra dosyasında işlem yaptığı, bu tarihte itirazı öğrenmiş sayılmasının gerekeceği, itirazın iptali davasını ise 28/05/2010 tarihinde açmış olduğu, bu haliyle öngörülen 1 yıllık itirazın iptali davası süresinin aşılmış olduğu gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, yurt içi taşıma bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Oysa İİK’nun 67/1. madde hükmünde açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş, bunun dışında bir yol (harici öğrenme vs.) öngörülmemiştir. Nitekim aynı Kanun’un 62/2.maddesi de itirazın alacaklıya tebliği zorunluluğu getirilmiştir. Somut olayda ise ödeme emrine itiraz davacı alacaklıya tebliğ edilmemiştir. Bu durumda tebliğ gerçekleşmediğine göre, açılan davanın süresinde olduğu dikkate alınarak, işin esasına girilip hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava,nakliye ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, itirazın iptali davasına ilişkin itirazın haricen öğrenildiği tarih itibariyle İcra İflas Kanunu’nun 67/1 maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinde itirazın iptali davası açılması için öngörülen bir yıllık sürenin başlaması gereken tarihin, borçlu tarafından icra müdürlüğüne verilen itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliğ tarihi mi yoksa tebligat olmaksızın itirazın haricen öğrenildiği varsayılan tarih mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile, İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlayan alacaklının açtığı bir eda davasıdır. Bu davalar itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresi içinde açılabilir; borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi, alacağın likit olması ve istemde bulunulması halinde borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilir. (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223)
İİK’nun 67. maddesinin birinci fıkrası aynen; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” hükmünü içermektedir.
Anılan bu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere; alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın ‘tebliğ’ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur.
Somut olayda, davacı alacaklı tarafından borçlular G.B. ve B.U. (dava dışı) aleyhine ilamsız icra takibi başlatılarak asıl alacak ve işlemiş faiz olarak toplam 48.163,00 TL’nin ödenmesi talep edilmiştir. Davalı G. B.tarafından 03.09.2007 tarihinde icra dosyasına havale edilen dilekçe ile ödeme iddiasında bulunularak borca ve fer’ilerine itiraz edilmiş ancak bu itiraz dilekçesi davacı alacaklıya tebliğ edilmemiştir. Bu itiraz sonrası icra dosyası içeriğinde bulunan ilk işlem, alacaklı vekili tarafından 07.01.2008 tarihinde yapılmış olup, bu talebi üzerine borçlulardan dava dışı B. U. hakkında haciz işlemi 07.08.2008 tarihinde yapılmıştır. Alacaklı vekili tarafından icra dosyasında bulunan son talep yazısı 05.02.2009 tarihinde verilerek, borçlulardan G.B.’ın (davalı) mallarının haczi için haciz ihbarnamesi çıkartılması İcra Müdürlüğü’nden talep edilmiştir.
Bu itibarla, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği hususunda tereddüt bulunmayan somut olayda, alacaklının yaptığı işlemlerin de itirazın kapsamının tamamen öğrenildiği anlamına gelmediğinden İİK’nun 67. maddesinin tebligatı şart koşan açık hükmüne aykırı bir şekilde itirazın alacaklı tarafından haricen öğrenilmiş sayılmasını varsaymak mümkün değildir.
O halde; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.