Banka İcra Takibi Yapmadan,Kredi Borcu İçin Kredi Taksit Miktarını Maaşından Kese Bilme Hakkının Olduğu Kararı

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2014/31871
Karar No: 2015/1258
Karar Tarihi: 26.1.2015

> KREDİ KARTI BORCU SEBEBİYLE EMEKLİ MAAŞINA KONULAN BLOKENİN KALDIRILMASI ( Davacı Tarafından İmzalanan Sözleşmelerde Borcun Ödenmemesi Halinde Banka Nezdinde Bulunan Tüm Alacakları Mevduat ve Hesapları Üzerinde Bloke Hapis Mahsup ve Takas Etme Yetkisi Davalı Bankaya Vermiş Olduğu – SGK’dan Aldığı Maaşın Kesilmesine Kredi Geri Ödemelerinin Maaşı Üzerinden Yapılmasına Muvafakat Ettiği/Haksız Şart Olarak Kabul Edilemeyeceği )

> HAKSIZ ŞART ( Kredi Kartı ve Kredi Borcu Sebebiyle Emekli Maaşına Bloke Konulması – Davacı Sözleşmenin Her Sayfasını Ayrı Ayrı İmzalamış Olup Serbest İradesi İle Sözleşme Şartlarına Uygun Olarak Kredi Borcu Taksitlerinin Maaşından Kesilmesi İçin Talimat Verdiğine Göre Sözleşmenin Söz Konusu Hükmünün Müzakere Edilerek Kararlaştırılmadığının Söylenemeyeceği )

> SÖZLEŞMENİN HER SAYFASININ AYRI AYRI İMZALANMASI ( Kredi Kartı ve Kredi Borcu Sebebiyle Emekli Maaşına Bloke Konulması – Davacı Sözleşmenin Her Sayfasını Ayrı Ayrı İmzalamış Olup Serbest İradesi İle Sözleşme Şartlarına Uygun Olarak Kredi Borcu Taksitlerinin Maaşından Kesilmesi İçin Talimat Verdiğine Göre Sözleşmenin Söz Konusu Hükmünün Müzakere Edilerek Kararlaştırılmadığının Söylenemeyeceği/Haksız Şart Olarak Kabul Edilemeyeceği )

> İYİNİYET KURALI ( Kredi Kartı ve Kredi Borcu Sebebiyle Emekli Maaşına Bloke Konulması/Davacı Tarafından İmzalanan Sözleşmelerde Borcun Ödenmemesi Halinde Banka Nezdinde Bulunan Tüm Alacakları Mevduat ve Hesapları Üzerinde Bloke Hapis Mahsup ve Takas Etme Yetkisi Davalı Bankaya Vermiş Olduğu – SGK’dan Aldığı Maaşın Kesilmesine Kredi Geri Ödemelerinin Maaşı Üzerinden Yapılmasına Muvafakat Ettiği/Davacının Taksitlerin Maaşından Ödenmesini İhtirazi Kayıtsız Kabul Edip Daha Sonra Dava Açıp Kesinti Bedelini Geri İstemesi Hakkın Kötüye Kullanılması Olup İyiniyet Kurallarıyla Bağdaşmayacağı )

5510/m. 93
2004/m. 82, 83
4721/m. 2

ÖZET : Davacı, Kredi kartı borcu nedeniyle emekli maaşı hesabına konulan blokenin kaldırılmasını istemiştir. Davacı kredi kartı üyelik sözleşmesi imzaladıktan sonra bireysel kredi sözleşmelerini imzalayarak davalı bankadan kredi kullanmıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmelerde ve aynı tarihli alınan taahhütnameler ile borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya vermiş olup, SGK dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına da muvafakat etmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır. Davalı banka sözleşme hükümlerine göre kesinti yapmıştır. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı bankadan emekli maaşı aldığını kredi kartı borcu nedeniyle maaşına bloke konulduğunu hesabına konulan blokenin kaldırılmasını istemiş, son celse davasını ıslah ederek 3450,62 TL nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının takip borçlusu olduğunu hesabında bloke olmadığını savunmuştur.

Mahkemece, blokenin kaldırılmasına, bilirkişi incelemesi sonucu fazladan kesilen 3450,62 TL nin davacıya iadesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının kredi kartı ile bankadan kullandığı tüketici kredilerini ödememesi üzerine emekli maaşına bloke konulup konulmayacağı, ödenen bedellerin geri istenip istenemeyeceğine ilişkindir. Bilindiği üzere 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93.maddesine göre “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” İİK.nun 83/a maddesindeki “İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı SGK.nun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü Tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasanın 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı az yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken 4.2.2010 tarihli kredi kartı üyelik sözleşmesi imzaladıktan sonra sırasıyla 29.04.2010 tarihli 8000 TL, 27.01.2011 tarihli 5500 TL, 28.12.2011 tarihli 6200 TL bedelli bireysel kredi sözleşmelerini imzalayarak davalı bankadan kredi kullanmıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmelerde ve aynı tarihli alınan taahhütnameler ile borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya vermiş olup, SGK dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına da muvafakat etmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır. Davalı banka sözleşme hükümlerine göre kesinti yapmıştır. Hemen belirtilmelidir ki davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu Yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur.. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.(TMK m.2) Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Hal böyle olunca mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda izah edilen sebeplerle davalının temyiz isteğinin kabulüne hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, 26.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/47024
KARAR NO : 2016/1396

MAHKEMESİ: Finike Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 17/09/2014
NUMARASI: 2012/441-2014/366
DAVACI : Osman Sonsuz vekili avukat İsmail Doğan Tunçbilek
DAVALI : Ziraat Bankası A.Ş. Turunçova Şubesi vekili avukat Muhammet Doğan Özcan

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, taksitlerin maaş hesabından alındığını, bloke işleminin kaldırılması konusunda şifahi ve yazılı taleplerinin Banka tarafından dikkate alınmadığını, noterden çektiği ihtarnameye olumsuz cevap verildiğini, emekli maaşını alamadığı için yakınlarından aldığı borçları ödeyemez duruma geldiğini ileri sürerek emekli maaşına uygulanan tüm işlemlerin iptalini ve bu işlemlerin uygulandığı tarihten itibaren kesinti yapılan emekli maaşından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı banka, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının davalı bankadan kullandığı muaccel hale gelmiş tüketici kredisi taksitlerinin bloke edilen emekli maaşından alınıp alınamayacağı, emekli maaşına bloke konulup konulmayacağı, ödenen bedellerin geri istenip istenemeyeceğine ilişkindir.

Bilindiği üzere, 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56. maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93. maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır.
İİK’nun 83/a maddesindeki “İİK’nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanun’un 32. maddesi ile değişik 5510 Sayılı SGK’nun 93/1. maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK’nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasa’nın 93. maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkân sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.

Somut olayda, davacı sırasıyla 04.11.2011 tarihli 60 ay vadeli 22.500 TL, 16.08.2012 tarihli 60 ay vadeli 7.000 TL bedelli bireysel kredi sözleşmelerini imzalayarak davalı bankadan kredi kullanmıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmelerde ve aynı tarihli alınan taahhütnameler ile borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, virman, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya vermiş olup, SGK’dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına da muvafakat etmiştir. Sözleşmede Bankaya hesaptan tahsilat yetkisi de verilmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır.

Öte yandan davalı banka, kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yapmıştır. İcra müdürü tarafından yapılmış bir haciz de bulunmamaktadır. Bu durumda davacının ihtarname tarihine kadar da blokeli hesaptan tahsilat yapılmasına karşı çıkmadığı dikkate alındığında borcun ödenmemesi üzerine bankanın, davacının emekli maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu Yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez.

Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz(TMK m.2). Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkânsızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.

Hal böyle olunca mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 60,20 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2014/46348
KARAR NO : 2016/5863 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ: Adana 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 14/10/2014
NUMARASI: 2014/383-2014/2214
DAVACI : Bülent Durukan vekili avukat Hülya Erçandırlı
DAVALI : Vakıflar Bankası A.Ş vekili avukat Sebahattin Bekis

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, davalı bankadan ihtiyaç kredisi kullandığını ancak geri ödemede aksama olunca davalı bankanın herhangi bir takip ve tedbir kararı olmaksızın aynı şubedeki maaş hesabına bloke konularak kredi ödemeleri için kesinti yapılmasının haksız şart niteliğinde bulunduğunu, kabul edilse bile maaşının tamamını kapsayamayacağını bildirerek haksız blokenin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinde; davacının, davalı bankadan 2013 yılında ihtiyaç kredisi kullandığı, aynı bankada maaş hesabının da bulunduğu, ihtiyaç kredisine ilişkin sözleşmenini 9.maddesinde,banka nezdinde bulunan tüm hesaplarının ve alacaklarının davalı banka tarafından bu kredi için rehnedildiği ve bankanın hapis, mahsup ve takas yapma hakkının bulunduğunun kararlaştırılmıştır.Davacının davalıya verdiği taahhütname ile de bankanın verdiği ihtiyaç kredisinin düzenli olarak ödenmesi bu amaçla bankaya ödeme talimatı verilmesi,taksit karşılığının kredi hesabında bulunmaması helinde,davalı banka nezdindeki diğer hesapları ve alacakları üzerinde bankanın bloke koyma ve takas ve mahsup etme yetkisinin verildiği anlaşılmaktadır.Buna göre,davalı bankanın kredi sözleşmesi ve davacıdan alınan taahhütname kapsamında kredi borcunun teminatı olarak gösterilen davacının davalı banka nezdindeki maaş hesabına bloke konularak kesinti yapılması haksız şart niteliğinde değildir.Zira, sözleşme ile kararlaştırıldığı gibi ayrıca taahhütname ile de taahhüt edilmiştir.Aksine kabulü halinde, kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.Davacının serbest iradesi ile kabul edip onayladığı sözleşme hükümlerine göre davalı banka maaş hesabına bloke koyarak kredi borcunun tahsili yoluna gidebilecektir.Ancak bu yetkinin İİK. nunda belirtilen yasal oranlar aşılmaksızın kullanılması gerekir.

Mahkemece, İİK. Nunda belirtilen yasal oranlar gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya yakırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.